2009 Haziran ayı
....Rotamızı Çeşmeye çeviriyoruz. Sevdiğim İzmir'e şöyle bir uzaktan bakıyoruz.Nazlı gelin gibi süzülüyor İzmir.
Evliya Çelebi, İzmir'e 1671 yazında gelir. Burada gördükleri sonrasında, seyahatnamesinde şu notları düşer: "Halkı zengindir, garip dostudur. Çuha ve kıymetli kumaştan elbise giyerler. Kadınları çuha ferace, başlarına ipekli takke giyer, üzerine de ince tülbent sararlar."
Urla tabelasını görür görmez, gezgin ruhumuza engel olamayıp, Urla tabelasına doğru sapıyoruz. Egenin dingin kasabalarından biri Urla da, yapmayı planladığımız gurme seyahatının ilk durağı olan Beğendik abi lokantasına uğruyoruz. Enfes ege yemekleri ve misafirperverliği ile çok güzel tatlar tadıyoruz.Favorim kabak çiçeği dolması ve güveçte etleri ve muhallebili tel kadayıfı.Urla deyince akla Tanju Okan ve Yorgo Seferis ve
Diyelim bir masa var önümde
Elimde bardak
Oturmuş içiyorum
Bardak mı Urla mı tuttuğum
Bütün mahpus kasabalar
Küçük ölü kentler
Soyulan tarla tarla
Onlardan biridir Urla!
Yavaş yavaş sarhoş oluyorum. dizeleriyle Necati Cumalı gelir.
Urla sokaklarında dolaştıktan sonra tekrar yola devam ediyoruz.
Evliya Çelebi, İzmir'e 1671 yazında gelir. Burada gördükleri sonrasında, seyahatnamesinde şu notları düşer: "Halkı zengindir, garip dostudur. Çuha ve kıymetli kumaştan elbise giyerler. Kadınları çuha ferace, başlarına ipekli takke giyer, üzerine de ince tülbent sararlar."
Urla tabelasını görür görmez, gezgin ruhumuza engel olamayıp, Urla tabelasına doğru sapıyoruz. Egenin dingin kasabalarından biri Urla da, yapmayı planladığımız gurme seyahatının ilk durağı olan Beğendik abi lokantasına uğruyoruz. Enfes ege yemekleri ve misafirperverliği ile çok güzel tatlar tadıyoruz.Favorim kabak çiçeği dolması ve güveçte etleri ve muhallebili tel kadayıfı.Urla deyince akla Tanju Okan ve Yorgo Seferis ve
Diyelim bir masa var önümde
Elimde bardak
Oturmuş içiyorum
Bardak mı Urla mı tuttuğum
Bütün mahpus kasabalar
Küçük ölü kentler
Soyulan tarla tarla
Onlardan biridir Urla!
Yavaş yavaş sarhoş oluyorum. dizeleriyle Necati Cumalı gelir.
Urla sokaklarında dolaştıktan sonra tekrar yola devam ediyoruz.
Mavi, beyaz bir cennet...ALAÇATIDAYIZ.
Mavi panjurlu, beyaz sıvalı evler, kendinizi masalın içerisine girmiş gibi hissettiriyor. Denizin kokusu burnunuza geliyor. Bu koku denizin yakında bir yerlerde olduğunu hissettiriyor..
Sıra sıra restoranların olduğu bir cadde, rengarenk, akşama doğru cıvıl cıvıl herkes şık giyinmiş, bir an kendinizi nişantaşında sanıyorsunuz.
Konaklayabileceğiniz pek çok butik otel var, ama diğer tatil yörelerine göre biraz pahalı.
Meydanda takı, antika v.s. ürünleri alabileceğiniz tezgahlar boy gösteriyor. İlk durağımız meydanda ki çay bahçesi oluyor, dinlenmek için oturuyoruz, buranın sahibi amca bizi karşılıyor, daha uygun bir butik otel aradığımızı söylüyoruz, bizi 3053. sokakta yer alan KAJAVİÇ otele gönderiyor. Bu yıl yeni açılmış şirin bir aile oteli, KAJAVİÇ boşnakça Kayaoğulları anlamına geliyor.
Sahibi, aileden kalma evi restore ediyor odalarına kardeşlerinin doğum tarihlerini gösteren numaralar veriyor ve üç gün konaklayacağımız 57 numaralı odaya yerleşiyoruz.
Ertesi gün kokusunun burnumuza geldiği ama kendisini göremediğimiz mavi suları görmek için arabamıza binerek, beachlerin olduğu yere doğru gidiyoruz. Yolda giderken denizi gördüğünüz anda rüzgar sörfü yapanları görebiliyorsunuz. Denizin üstü rengarenk ...
Açılabilmek için biraz yürümeniz gerekiyor.. ama buna değiyor.
Akşam rengarenk alaçatı caddesindeyiz, ancak kendinizi İstanbul'dan uzaklaşmış gibi hissedemiyoruz. Bu nedenle sanırım benim tatil anlayışıma biraz uzak.
Ertesi gün ILICA'ya doğru yola koyuluyoruz.

Tekrar deniz kum, güneş derken, turuncu bir hal alıyor güneş, sonra ;sessiz sakin ve Ilıca geceleri. Özlediğim kordon boyunda yürüyorum.Sevdiğim deniz kokusu burnumda , sakin görüntüsü karşımda, tabi buraya kadar gelmişken damla sakızlı dondurmasını yememek olmaz.
.....Son günümüz
Çeşmede son günümüzdeyiz, bu akşam gurme seyahatımızın son noktası olan Çiftlikköyde'ki LANGUSTO Balık Restoranına gideceğiz.Istakoz ve böceği ile ünlü bir yer burası
Kilosu 100 TL. den satılıyor. Ünlü gurme ustası Vedat Miror'un uğrak yer olduğunu öğreniyoruz. Bir böcek seçiyoruz yanına ahtapot salatası, ancak benim damak tadıma uygun olmayan bir eti olduğunu öğreniyorum, tatlı ve tuzlu arası bir tat...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder